#DeleteFacebook (*)

Doğanın kuralı basittir, hayatta kalmak isteyen bir canlı karnını doyurmak zorundadır. Evcil hayvanlar ve yavrular dışında genelde her canlı kendi yiyeceğini temin etmekle mükellef olduğu için kimisi avlanarak, kimisi farklı şekillerde bu ihtiyacı karşılar.

Şirketler de tıpkı canlı organizmalar gibidir, sürdürülebilirliğin tek yolu düzenli gelir elde etmektir. Kamu kurumları, vakıflar ve dernekler gibi kâr amacı gütmeyen bazı kuruluşlar dışında her işletme düzenli gelir sağlayacak faaliyetlerde bulunmak zorundadır.

Bu kural İnternet’te faaliyet gösteren sosyal ağlar için de geçerlidir. Hiç kimse sadece milyarlarca İnternet kullanıcısının eğlenceli zaman geçirmesi amacıyla cebinden büyük miktarlarda para harcayarak bir sosyal ağ kurmaz!

Konferanslarda sıklıkla kullandığım bir ifade var:

Bir ürünü ücretsiz kullanıyorsanız, asıl ürün sizsiniz!

Facebook, Twitter ve Google gibi popüler sosyal medya şirketleri kullanıcılarına ücretsiz hizmetler sunarak onların kişisel verilerinden farklı şekillerde yararlanmaktadır. Bu veriler çoğunlukla kullanıcıların izni ile toplansa da zaman zaman sosyal ağların aç gözlülük ederek kullanıcıların izni olmadan kişisel verilerine eriştiğine dair haberlere de rastlıyoruz.

Bu konuda sabıkası yeterince kabarık olan Facebook’un ise bu kez başı gerçekten dertte. Geçtiğimiz yıl ABD’deki seçimlere Rusların Facebook’ta yer alan sahte haberler vasıtasıyla müdahalesine dair soruşturmalar sona ermeden ciddi bir skandal daha patlak verdi bile! İngiltere merkezli bir araştırma şirketi tarafından seçim öncesinde 50 milyon kullanıcıya ait kişisel verilerin izinsiz kullanıldığı ve bu durumdan Facebook yetkililerinin 2015’ten beri haberinin olduğu söz konusu.

İngiltere ve ABD’de yetkililerin duruma el atmasının ardından kullanıcılar tarafından önemli bir protesto kampanyasına da şahit olduk. Çok sayıda kullanıcı ilk kez şirkete tepki olarak Facebook hesaplarını kapatma konusunda hemfikir oldu ve bunun sonucunda şirketin piyasa değeri de uzun bir aradan sonra ciddi bir düşüş yaşamış oldu.

Son zamanlarda kullanıcı sayısı ve sosyal ağda geçirilen süre konusunda ciddi sıkıntılar yaşayan şirket, geçtiğimiz haftalarda reklam verenlerden de önemli uyarılara maruz kalmıştı. Son yaşanan skandala beş gün kadar sessiz kalan Zuckerberg, yoğun tepkilerin ardından Facebook hesabından duyurduğu özür metninde nihayet kullanıcı verilerini daha iyi korumak için bir dizi önlem alacaklarını ifade etmek zorunda kaldı.

Zuckerberg, 2015 yılında skandalı öğrenir öğrenmez ilgili şirket ile temasa geçerek bu verilerin kullanılmaması konusunda yazılı olarak söz aldıklarını, ancak verilerin kullanılıp kullanılmadığına dair ciddi bir soruşturmaya ihtiyaç duymadıklarını da itiraf ediyor.

Zuckerberg bundan sonrası için özetle kullanıcılara şu konularda söz veriyor:

Artık her isteyen rahat bir şekilde kullanıcılar ve arkadaş çevrelerine ait mahrem verilere ulaşamayacak. Uygulama geliştiricilerin ulaşabilecekleri veriler oldukça temel bilgilerle sınırlı kalacak ve erişim izni süreli olacak.

Eski bir Facebook kullanıcısı olarak hiçbir zaman Facebook’a güvenemediğimi söylemekte bir sakınca görmüyorum. Bu güvensizliğin temelinde ise oldukça genç yaşta Facebook’u kuran Zuckerberg’in özellikle geçmiş yıllardaki davranışlarına yansıyan şımarık tavırlar yer alıyor.

Hatırlamakta fayda var, o yıllarda henüz 19 yaşında olan Zuckerberg, medya kuruluşlarına 2010 yılında sızan bir yazışmasında kullanıcıların ne kadar aptal olduğuna değinip, kendisine güvenip her türlü kişisel bilgilerini paylaşanlara küfür ettikten sonra yazıştığı kişiye Harvard’lılara ait ne kadar özel bilgi lazımsa paylaşabileceğini söylüyordu.

Bir kişiyi gençlik hataları ile yargılamak doğru olmayabilir, ancak geçen süre zarfında Facebook tarafından kullanıcıların (ve hatta üye olmayanların bile) gerek çevrimiçi, gerekse çevrimdışı verilerine izinsiz olarak erişildiğine dair çok sayıda şikâyet ve dava söz konusu. Kullanıcı ayarları ile sürekli oynayarak, kullanım sözleşmesini her güncellediğinde öncelikli olarak kullanıcılar tarafından verilerini paylaşmaya onay verecek şekilde ayarlayarak, uygulama izinlerine yönelik ayarlara ulaşımı güçleştirerek ve hatta üyeliği terk etme seçeneğini yardım dosyalarının arasına gizleyip ulaşılmaz hale getirerek kullanıcılardan çok onların verilerine değer verdiğini her fırsatta hissettiren bir sosyal ağdan söz ediyoruz. Böyle bir sosyal ağa güvenmek için gerçekten ciddi bir gerekçe bulmaya çalışsam da şu ana kadar bulduğumu söyleyemem!

Son skandala kadar uygulamaların her türlü kullanıcı verisine rahatlıkla erişimine müsaade eden şirketin artık bu konuda daha dikkatli davranacağını söylemesi bence çok anlam ifade etmiyor, çünkü bu durumu bildiği halde geçmişte göz yuman bir mantalitenin samimiyetine güvenmek gerçekten saflık olur. Halen nedenini soruyorsanız, bundan beş yıl önce sunumlarımda verdiğim bazı örnekleri paylaşabilirim:

Basit ancak çok ilgi gören bir bowling uygulaması olan Bowling Buddies’in Facebook kullanıcılarına ait eriştiği bilgiler arasında her türlü kişisel veriye ilaveten dini inançları ve siyasal görüşleri de yer alıyor. Çocuklarını oyalamak için Pet Society adlı oyunu Facebook üzerinden oynamalarına izin veren 14 milyon kullanıcı muhtemelen sadece kendilerinin değil arkadaşlarının da Facebook’ta paylaştıkları dini inançları ve siyasal görüşlerine ve hatta fotoğraf albümlerine kadar her türlü mahrem bilgilerine erişildiğinin farkında bile değildir!

Ne Zuckerberg, ne de başkası sosyal ağ ile ticari ilişki içinde bulunan bu işletmelerin tıpkı Facebook gibi veriye aç bir şekilde kullanıcılara ait mahrem bilgilere düzenli olarak eriştiğini bilmediğini söyleyemez. Facebook tarafından “Neyin iznini verdiğinize dikkat edin!” şeklinde bir uyarı hukuksal olarak şirketi ne kadar bağlar bilmiyorum, ancak hiçbir mantıklı açıklama kişilere ve arkadaşlarına ait her türlü mahrem bilginin üçüncü parti uygulamaların erişimine pervasızca açılma sebebini açıklayamaz.

O yüzden de Zuckerberg’in son skandalın ardından sarf ettiği “Devletin bizim reklamlarımızı da denetlemesinde sakınca görmüyorum.” ifadesinin gençliğindeki ukalaca sözlerinden farklı olduğunu düşünmüyorum.

Son olarak, Facebook hesaplarını silerken “Instagram’ı terk edemem!” diyenleri gördüğümde ister istemez aklıma geçtiğimiz yıllarda Coca Cola’yı Fanta içerek protesto eden yetkililer geldiğini belirtmek istiyorum…

* (Twitter’da popüler hale gelen ‘Facebook’u sil’ etiketi)

Prof. Dr. Mustafa Zihni TUNCA