Devlet Bütçe ile Yönetilir

Yönetim, kaynakların yönetimidir özünde. Kaynak sadece paranın yönetilmesi değil; insan / personel, kullanılan girdiler, ilişkiler ve faaliyetimizi yürütürken temasta olduğumuz kesimler bir şekilde bu kaynaklara bağlanabilir.

Şirketler kötü yönetilirse bedeli ağır olur: batar … firma sahipleri ekonomik anlamda zora düştüğü gibi, etrafına da çapına ve cürmüne göre bir miktar zarar verecektir. Kendine güvenen ve bağlanan kişi ve kesimleri mağdur edecektir. Bu da bir potansiyelin dışarıda kalması demektir.

Kamu kötü yönetilirse, yeterli hizmet üretilemediği gibi inanılmaz maliyetler gündeme gelecektir. Önce fiziki yetersizlik, sonra rutin işlemler bile yürümeyecek ve ardından fiziki mekana ve sonunda yetersiz bütçe imkanlarına kadar bir kriz… Bunun sorumluluğunu genelde kurum temsilcileri üstlenmeyecektir. “Bunların iktidarı döneminde” diye başlayan ve ikinci dereceden suçlu ilan etmenin kolaycılığı baş gösterecektir.

Yıllar önceydi … Ekonomik krizlerden, enflasyondan, yüksek faizlerden başımızı alamadığımız yıllar…  Sayıştay 2001 Mali Yıl Raporunu 2002’de yayınladı. O dönemki denetim raporundaki bir cümle daha ilginçti: Türkiye’de kayıtdışı ekonomi değil ” kayıtdışı devlet var” devletin hesapsızlığı anlatılıyordu o günlerde. Gelir gider takibi zorlaşmış; “Borç boyu aştıktan sonra” hesap şaşmıştı. 100 milyar dolara yakın On yıllık  savunma harcamalarından sözedilmekte idi. Dönemin yıllık milli gelirine yakın borçlanma, “İflas 1999” raporları ile birleşmişti. Elbette bu rakam ihmal edilemeyecek bir büyüklüktür.

Hükümetlerin biri yıkılıp yenisi kuruluyor, neredeyse mecliste herkese bakanlık düşecek bir devir hızı yaşanıyordu. Olur mu olmaz mı derken, yönetimdeki performans, potansiyonelin çok altında ve Türkiye gıdım gıdım büyüyordu. Kamu yönetiminde yeniden yapılanma tasarlandı. Ayrıntılar, Başbakanlıkça hazırlanmış “Değişimin Yönetimi İçin Yönetimde Değişim” başlıklı kitapta yer aldı. Kitabın “Yeniden Yapılanmanın Fayda ve Maliyeti” Başlıklı bölümünde, kamu yönetiminde yeniden yapılanma kazanımlarının bu iş için harcanacak maliyetten daha fazla olduğu belirtildi. Yönetim zaaflarının getirdiği olumsuzluklar sıralanırken, Bu maliyetlerin, tamamen parasallaştırılması son derece güçtür.Yönetim sorunlarının yol  açabileceği kayıpları, vatandaşta yol açacağı stresi ve memnuniyetsizliği parayla ölçmek mümkün değil. ” İfadesi haklı olarak yer aldı. Bu tür değerler parayla pulla ölçülememektedir. Bir de performans açığından söz edilmiş ki bu durum kelimenin tam anlamıyla “ülkenin potansiyelini kullanamadığı” sonucuna vurgu yapmaktadır.

Sözün özü bu güven kaybı, umutsuzluk, stres ve “al birini vur ötekine”  tatsızlığı, geleceğe yönelik olarak hepsi birden  yaşanmıştı. 20 yıl önce, bu olaylar yaşandı, geçti sonuçta. Ve o dönem gerçekten devlet  yönetilemez bir halde idi. Bütçeler borç ödemek için yapılmıştı. Mesela yatırımlar, “yok” mesabesinde idi; varsa yoksa borç anapara – faiz ödemeleri. O günün yönetimleri bu noktada çaresizdi. Onun için her “tek kuruş” ödenen faiz, vatandaştan tahsil edilen verginin, faiz adıyla, devlete borç verenlerin cebine aktarılması demekti. Vergilerimizden kaçan bu kaynak kimseye yaramadı. Şimdi 18 sene sonra dahi 2018 için bütçede yer alan faiz ödemesi 72 milyar TL’dir. O günlerde bütçenin yarısı faize giderken şimdi yüzde 10’u bile bulmayan bir rakamdan söz edilmektedir.

Evet, Steve Jobs haklı: “Hayatı geçmişe bakarak anlıyor, ileriye doğru yaşıyoruz …” Bu günleri anlamak için biraz daha zamana ihtiyaç olacak sanki …

İbrahim Attila ACAR