Silahların Isıttığı Körfez

Bugün ekonomiler ve ülkeler birbirinden ayrı yönetilmektedir. Bazı ülkelerde ekonomideki baskın sektörler dahi yönetimden rol çalabilmektedir. Bu durum genelde güçlü ekonomiler için bir “fırsat”, zayıf ülke ekonomileri için tam tersine bir “bağımlılık” durumunu göstermektedir. Devlet zenginlikleri ve zenginleri korur.  Zenginlerin işletmeleri ve fabrikaları için “işçi” yetiştirir. parasını korur: bunun için güvenlik hizmeti verir, ordu kurar. Hukuku sağlar: düzenden uzaklaşan kişi ve işlemleri sistem içine alır. Devlet dahası sınırları aşıp mal ve hizmetlerin serbestçe dolaşımı için temsilde bulunur, anlaşmalar yapar. Şimdilerde ise temsil ve güvenlikçi politikalar uygulayan devletin yanına yeni işler eklenmiştir: kaynak oluşturan, bulup buluşturan ve dağıtan bir devlet.  Demek ki devlet dağıtabiliyormuş, harcayabiliyormuş, kaynak aktarabiliyormuş. Bu durum sistemden beslenenlerin etki ve egemenlik alanını arttırmıştır. Bir yandan terör, öte yandan bilgi güvenliği ve istihbarat sorunları ülkelerin azalttığı güvenlik harcamalarına olan talebe dikkat çekilmesine sebep olmuştur.

Elbette bu sürecin önemli bir noktası dağılan SSCB ve tek kutuplu dünyanın azalan güvenlik ihtiyaç ve talebinin yerine daha sosyal harcamalara bırakmasına neden olmuştur. Ancak 11 Eylül ile başlayan süreç güvenlik ve askeri alandaki harcamaların adeta yeniden “hortlamasına” neden olmuştur.  Dünyanın çeşitli bölgelerindeki güvenlik sorunları, öncelikle Afganistan ve Pakistan kökenli tanımlı “terör unsurları” sonrasında Ortadoğu ve özellikle Irak ve Suriye’deki gelişmeler  silah fabrikalarının üretimde vardiya arttırmasına yol açmıştır. Artan üretim, tüketilmektedir. Silah yeniden “muteber mal” haline dönüşmüştür.  Silah sanayicileri yeniden üretimini arttırmış eski mutlu günlerine yeniden dönmüştür. Askeri harcama adıyla devlete mal satılabileceği yeniden keşfedilmiştir. Devlette,  Askeri Keynesyenizm marifeti ile firmaları besleyebileceğini görmüştür.

2000’lerde 800 milyar dolar sınırındaki sektör, 2016 yılı itibariyle 1,7 trilyon dolara yükselmiştir. Ne oldu da bu denli yüksek bir  askeri harcama ve silah alımları gerçekleşir oldu? Üstelik ne oldu da 500 milyar doların üstünde bir askeri harcama ve silah satışı körfez ülkelerine satılır oldu? Kışkırtılmış bir askeri harcama ve silah satışı, üretici ülkeler için önemli bir endüstri olma özelliğini korumaya devam etmektedir. Aslında keşfedilen zenginleşen devletlerin elinde, silah alımına yönelik, birikmiş kaynakların olduğunun farkedilmesidir.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) yeni yayımladığı raporda, dünyadaki toplam askeri harcamanın 2015’ten sonra 2016’da da artış gösterdiği vurgulandı.

ABD yine en önemli askeri harcama yapan bir ülke. Öyle ki kendisini takip eden 8 ülkenin toplamını geçerek 2016’da 611 milyar dolar askeri harcama yaptı. 2010’dan beri askeri harcamasını kısan ABD 2016’da kesenin ağzını açtı. Afganistan ve Irak’tan asker çeken ABD, 2008 ekonomik krizinin de etkisiyle askeri harcamalarını azaltıyordu. SIPRI raporu ABD’deki değişen siyasi ortamı gerekçe göstererek,  askeri harcamalar konusunda öngörünün zorlaştığını belirtti. Bir de Çin gibi bir gücün askeri harcamalarını 5,4 arttırması var ki trend arttırma yönünde devam ediyor.

Rusya da 2015’e göre yüzde 5,9 oranında askeri harcamalarını arttırdı. bu da 70 milyar dolarlık askeri harcama demek. Petrol fiyatlarındaki düşüşe rağmen, SSCB’nin dağılmasından bu yana, 2014 Kırım işgâlinden bu yana, en fazla askeri harcama 2016’da yapılmış oldu.

Yaklaşık Rusya kadar ($64 milyar) askeri harcama yapan, Suudi Arabistan. Üstalik harcamalarını %30 kıstığı halde  bu kadar askeri harcama yapmış oldu. Suudiler için petrol fiyatlarının düşmesi bu konuda etkili olmuş olabilir.

Sonuçta ülkeler hala daha çılgın bir askeri harcama ve silah alımı yapmaya devam etmektedir. Bu harcama savurganlığının sonu yoktur. Üç kuruş parası olanın silah almaya bakması, bütün dünyanın silahlandırılması, bu silahların bir gün sahibine dönmesine de yol açabilir, silah sahibini vurabilir.

Prof. Dr. İbrahim Attila ACAR